HACI BEKTAŞ VELİ
Hacı Bektaş Veli, 13. Yüzyıl'da yaşamış bir mutasavvıf ve
düşünürdür. O, Anadolu'yu Türkleştiren Türkmen gücünün hayatına şekil veren bir
halk lideridir. Hacı Bektaş Veli'ye bağlı Türkmenler'e, Bektaşi denilmiştir.
Bugün Hacı Bektaş Veli, Anadolu gibi Bulgaristan, Yunanistan, Makedonya, Bosna,
Arnavutluk, Macaristan, Romanya gibi ülkelerde bile Türkler arasında bilinen,
saygıyla anılan bir önderdir.
16. yüzyıl'a ilişkin Osmanlı belgelerini incelediğimizde kırsal kesimdeki
nüfusun çoğunluğunun Alevi-Bektaşi nitelikli olduğu ortaya çıkıyor. Hacı Bektaş
Veli, genelde kırsal kesime hitap eden bir düşünür/önder olarak sivrildi.
Zamanla onun düşüncesi kentlere de girdi. Kentlerde Bektaşilik adı altında
şekillenen bu düşünce, esnaf arasında oldukça yayıldı.
Öte yandan, Osmanlı Devleti'nin kuruluşunda da Hacı Bektaş Veli'nin düşünceleri
etkili oldu. Osmanlı Devleti, Türkmen göçebelerine dayanan bir özellik
taşıyordu. Bu beyliğin kurucusu Osman Bey, eşitlikçi bir dünya görüşünü temsil
ediyordu.
Osmanlı Devleti Balkanlar'a geçince Bektaşi düşüncesinin eşitlikçi, insancıl
özünden de yararlandı. Bugün bile Balkan ülkelerindeki Bektaşi dergahlarına
Hıristiyan halkın saygı duyması, işte bu düşünce genişliğinden
kaynaklanmaktadır.
Hacı Bektaş Veli'nin mekanı ve makamı olarak bilinen Hacıbektaş İlçesi, bugün
Nevşehir'e bağlı bulunuyor. Kırşehir ile Nevşehir arasındaki bu ilçe, ünlü
Kapadokya havzasında yer alır. Bölge, Orta Anadolu'nun ilginç alanlarından
birisidir. Buralar Roma ve Bizans uygarlığının çok kuvvetli eserlerini de
barındırmaktadır. Ünlü peribacalarının, kaya kiliselerinin, yeraltı
şehirlerinin bulunduğu bir bölgede yer alır Hacıbektaş.
Hacı Bektaş Veli Karacahöyük'te hayata
gözlerini yummuş ve burada toprağa verilmiştir. Onun mezarı çevresinde derhal
bir türbe oluşturulmuş ve burası kısa sürede dergaha çevrilerek (halk
üniversitesi haline getirilerek) merkez nokta yapılmıştır. Karacahöyük'te, Hacı
Bektaş Veli'nin makamına onun soyundan gelen ve Çelebiler denilen çocukları
oturmuşlardır. Karacahöyük adı, daha sonra Hacı Bektaş Veli'ye saygı ile
Hacıbektaş'a çevrilmiştir. Bugün Hacıbektaş İlçesi, Nevşehir'e bağlıdır ve
turizmin hızla geliştiği noktalardan birisidir.
Yeniçerilerin Piri
Osmanlı Devleti, devşirme denilen Hıristiyan çocuklarından oluşturduğu orduyu
Hacı Bektaş Veli'nin düşüncelerinden yararlanarak eğitti ve şekillendirdi.
Yeniçeri Ordusu denilen bu ordunun başında bulunan ağa da Bektaşi idi. Bu ordu,
1826 yılına kadar Osmanlı Devleti'nin birinci gücü olmuştur.
Yeniçeri ordusu, törenlerde gülbank çeker (dua okur) ve bu gülbankta da Hacı
Bektaş Veli'nin adı anılırdı. Duanın sonu şöyleydi: Pirimiz hünkarımız Hacı
Bektaş-ı Veli'nin demine devranına hu diyelim hu!
Kısacası, Hacı Bektaş Veli sadece bir düşünür ve din adamı değil, devlete şekil
veren siyasal bir kimlik olarak da son derece önemlidir.
Yaşamı
hakkında açık bilgiler yoktur. Buna karşı Hacı Bektaş Veli etkileri ve
yaptıklarından dolayı tarihi ve ebedi eserlere konu olmuştur
Hacı Bektaş Veli, 13. Yüzyıl'da yaşamıştır. Bu tarih, eski bir Vilayetname'ye
eklenen notta 1209-1271 olarak saptanmıştır. Bu tarihlerin doğruluğunu şu
kanıtlar onaylar.
· Hacı
Bektaş Veli, 1273 tarihinde öldüğü kesin olan Mevlana Celalettin-i Rumi ile
çağdaştır. Bu çağdaşlığı, Mevlevi kaynakları ortaya koymaktadır.
Bu iki ulu kişinin arasında güçlü bir bağlantı olduğunu, tarih göstermektedir.
· Hacı
Bektaş Veli, 1263-1264 tarihlerinde Anadolu'dan Kırım'a geçen Alevi
Türkmenler'in başında bulunan Sarı Saltuk'un da mürşididir (Öğretmenidir). Hacı
Bektaş'ın, 1282'den sonra ölen Saru Saltuk'dan daha büyük veya onunla yaşdaş
olması normal sayılmalıdır.
· Hacı
Bektaş; Taptuk Emre'nin; Taptuk Emre de Yunus Emre'nin mürşididir. Bugün, Yunus
Emre'nin 1320 civarında Hakka yürüdüğünü (öldüğünü) biliyoruz. Yunus Emre'nin
manevi gıdasını veren de Hacı Bektaş'tır. Öyleyse, Büyük Pir'in, Yunus Emre'den
önce Hakka yürüdüğünü söylemek yanlış olmaz.
·
Vilayetname'de, Hacı Bektaş'a karşı çıkan ve onun duvarı yürüttüğünü
görünce teslim olan Seyyit Mahmud-ı Hayrani de 1267-1268 tarihlerinde ölmüştür.
Cacaoğlu Nureddin de yine bu yüzyılda yaşamış olup Hacı Bektaş Veli'nin manevi
büyüklüğünü anlatan Vilayetnamede adı geçen önemli kişilerden birisidir.
· 1275
ile 1343 yılları arasında yaşayan Ebülfarac Vasıti'nin Tiryakül Muhabbin adlı
eserinde de adı geçen Hacı Bektaş'ın, 1343'ten önce ölmüş ve oldukça şöhret
kazanmış olduğu anlaşılıyor.
· En önemli kanıtlardan
birisi de; Kırşehir'de bir Mevlevi tekkesi kurmuş olan Şeyh Süleyman bin
Hüseyin'in vakfiyyesinde geçen 'fi nahiyetil-Hacı Bektaş kuddise sırruhu...'
ibaresidir. 1297 tarihli bu ibareden, Hacı Bektaş'ın bu tarihte artık ölmüş
olduğu anlaşılmaktadır. Kuddıse sırruhu ibaresinin, o tarihlerde sağ insanlar
için de kullanıldığı görüşü, belli bir kanıta dayanmamaktadır... (Bu bilgi için
bak: John Kingsley Birge, Bektaşilik Tarihi, s. 45. Birge'nin naklettiği bir
başka bilgi de 1295 tarihli bir vakfiyede yer alıyor. Orada da Hacı Bektaş
Veli'den merhum diye söz edilmektedir.).
Karacahöyük'e yerleşti
Gerek Aşıkpaşazade'nin tarihinde, gerekse 14. Yüzyılın ortalarında yazılan
'Menakıbül Kudsiyye'de; Hacı Bektaş'ın Baba İlyas-ı Horasani'nin yolunda, onun
ardası olduğu vurgulanır. 1240 yılında öldürülen Baba İlyas'ın ardası olacak
birisinin o dönemlerde 25-30 yaşlarında olması gerekir.
Hacı Bektaş Veli hakkında, onun yaşadığı dönemi çok iyi bilen Elvan Çelebi
tarafından yazılmış bulunan Menakıbül Kudsiye'de geçen beyitlerden anlaşılıyor
ki Hacı Bektaş Veli ve yanındaki yoldaşları 1240 yılında çıkan Baba İlyas
isyanına katılmamışlardır.
Bu kayıtlardan şunu da anlıyoruz ki Osmanlı Devleti'ni kuran Osman Gazi'nin
kayınpederi Şeyh Edebali de Baba İlyas'ın öğrencilerindendir ve Hacı Bektaş
Veli ile akran bilgelerden birisidir. Bu bilgiler gösteriyor ki Hacı Bektaş
veli isyan edenlere katılmamıştır. Fakat o, isyana katılmış güçlerden bir
bölümünü alıp devletin ulaşıp katledemeyeceği bir noktaya taşımış ve oraya
yerleştirmiştir. İşte o nokta da Karacahöyük olmuştur.
Ziyaret kılavuzu
(Bu bölümdeki bilgiler Çelebi Celaleddin Ulusoy'un Hacı
Bektaş Veli Külliyesi ve Diğer Ziyaret Yerleri adlı kitapçığından alınmıştır.)
Hacı Bektaş Veli'yi ziyaret edenlerin, külliye içersinde bulunan kutsal yerleri
ve makamları iyi tanıması gerekir. Bu noktaların en önemlileri şunlardır:
Hacı Bektaş Veli Külliyesi (Dergah)
Hacıbektaş ilçesinin orta yerinde, büyük bir bahçenin çevirdiği, batıdan doğuya
doğru uzanan, üç avlu içerisindeki türbeler ve diğer hizmet yapıları, Hacı
Bektaş Veli Külliyesi'ni oluşturmaktadır. İlk yapı olan 'Çile Damı' Hacı Bektaş
Veli'nin sağlığında inşa edilmiş, çeşitli zamanlarda yapılan eklentiler ve
yenilemelerle Külliye bugünkü şeklini almıştır. Hacı Bektaş Veli'nin türbesi,
Orhan Gazi zamanında, 1338 yıllarında, nisbeten basit bir yapı olarak Çile
Damı'na eklenmiştir. Türbe bugünkü şekliyle, sekizgen bir zemin üzerinde, Murat
(Hüdavendigar) hayatta bulunduğu sırada, Hacı-Bektaş Veli'nin oğlu Seyyid Ali
Sultan tarafından, 1385 yılında yeniden yaptırılmıştır. 1485-86 yıllarında 2.
Beyazıt tarafından türbenin çevresi tanzim edilmiş ve kubbesi kurşunla
kaplanmıştır. Osmanlı Sultanı 2. Mahmut 1827 yılında, türbeler dışında kalan
tüm külliye binalarını yıktırmış, Dergah Avlusu'nun doğu köşesindeki camiyi
yaptırmıştır. Külliye, 1869-70 yıllarında Osmanlı hükümdarı Abdülaziz'in gönderdiği
mimarlar tarafından, Hacı Bektaş Veli Dergahı postnişini Ali Celalettin
Çelebi'nin nezaretinde yeni baştan yapılmış ve türbeler onarılmıştır. Vakıflar
Genel Müdürlüğü 1958-59 yıllarında tamire muhtaç yerleri onartmış ve 16 Ağustos
1964 yılında Külliye, müze olarak açılmıştır.
1. Avlu: Nadar Avlusu
Külliye'nin birinci avlusuna, son restorasyondan sonra yeniden yapılmış cümle
kapısından girilir. Eskiden bu kapıya 'Taç Kapı'da deniliyordu. Tamirden önce
kapının dış yüzüne 'Burası aşıkların kabesidir. Eksik gelen tamam olur'
anlamında kitabe vardı. Birinci avlu, eskiden beri 'altın avlu' anlamına gelen
'Nadar Avlusu' adı ile anılmıştır. Avlu'nun girişe göre sağ tarafında, Fatma
Fikriye Hanım tarafından yaptırılan, motiflerle süslü Üçler Çeşmesi yer alır.
2. Avlu: Dergah Avlusu
Meydan Avlusu da denilen Dergah Avlusu'na piramit üstlüklü Üçler kapısından
girilir. Konuklarca Arslanlı Avlu olarak bilinen Dergah Avlusu'nun girişe göre
sağ tarafında Arslanlı Çeşme, Aş Evi, Cami, Sol tarafında Mihman Evi, Meydan
Evi, Kiler Evi vardır. Avlunun iki, tarafı Selçuki revaklarla çevrilmiştir.
Arslanlı Çeşme'nin ilk yapılışı oldukça eskidir. Yusuf Bali Çelebi'nin oğlu
Bektaş Çelebi'ye konuk olan Ali Bey oğlu Malkoç Bali Bey, dergaha bergüzar
olarak bu çeşmeyi yaptırmıştır.
Üç kapı ve iki koridordan geçildikten sonra Aş Evi'ne girilmektedir. Aş Evi'nde
ortadaki ocakta bulunan büyük kazan, Kara Kazan diye anılmaktadır. Aş Evi
geçildikten sonra Dergah Camisi'ne varılır. Kısa minaresi ve özel yapısı ile
çevredeki binalara uyan sağlam cami, 1827 yılında, Nakşibendi usulü ibadet
yapılmak üzere Osmanlı Padişahı 2. Mahmut tarafından yaptırılmıştır. Dergah
Avlusu'na girişe göre soldan ilk kapı Mihman Evi'nindir. Aynı sıradaki ikinci
kapı Meydan Evi'ne açılmaktadır. Burası yedi kat gökyüzünü temsil eden tavanı
ile dikkat çekicidir. Hacı Bektaş Veli'nin arslanla geyiği kucaklayan
minyatürünün orijinali ve diğer bazı müze eşyası burada sergilenmektedir.
Meydan Evi geçildikten sonra, avlunun sol köşesindeki Kiler Evi'ne gelinir.
Yeniçerilerin gür sesi
1826 yılına kadar Osmanlı Ordusu savaşa gitmeden önce, Yeniçeri ocağından bir
müfreze Hacıbektaş'a geliyor, Dergah Avlusu'nda saf tutarak, Hacı Bektaş Veli
Evladı'ndan postnişin olan zatın da katılması ile: 'Mü'miniz kalu-beli'den beri...
Hakkın Birliğine eyledik ikrar... Bu yolda vermişiz seri... Nebimiz vardır
Ahmed-i Muhtar... La Yezal mestaneleriz... Nur-ı ilahide pervaneleriz...
Sayılmayız parmak ile tükenmeyiz kırmak ile... On iki imam Pir-i tarikat
cümlesine dedik beli... Üçler, beşler, yediler... Nur-ı Nebi Kerem-i Ali,
Pirimiz üstadımız Hünkar Hacı Bektaş Veli... Demine devranına Hu diyelim Hu!'
diye gülbang çekiyorlar (dua ediyorlar) ve Pir'den himmet istiyorlardı. O
tarihlerde yaşayan kişilerden aktarılan bilgilere göre Yeniçeriler'in gür sesi
Hacıbektaş'ın her tarafından duyuluyordu.
Çicek bahçesi Hazret Avlusu
Hacı Bektaş Veli dergahında, üst tarafı kubbe ile örtülmüş Altılar Kapısı'ndan
girilen Hazret Avlusu bir çiçek bahçesi görünümündedir. Tam karşıda Hacı Bektaş
Veli Türbesi ve Kırklar Meydanı girişi, Avlu'nun sağ köşesinde de bal peteği
rengindeki yontma taşlarla yapılmış Balım Sultan türbesi vardır. Kırklar
meydanına üç kemerli bir eyvandan girilmektedir. Sağ tarafta, tek pencerinden
pek az ışık alan Çile Damı (Kızılca Halvet) vardır. Hacı Bektaş Veli'nin
sağlığında mevcut olan tek yapı burasıdır. Tonos kubbeli koridorun sonundaki
kapıdan Mürüvvet penceresinin aydınlattığı Kırklar Meydanı'na girilir. Güneş
motifli ahşap tavanla örtülmüş Kırklar Meydanı'nda ünlü Kırk Budak, Hz. Ali'nin
el yazması olduğu söylenen Kur'an yaprağı, tarihi değeri olan eserler
sergilenmektedir. Kırklar Meydanı'nın doğu kısmındaki terasta on Hacı Bektaş
evladından iki zatın mezarı bulunmaktadır.
Hacı Bektaş Veli türbesi
Kırklar Meydanı'nda girişe göre sağ tarafta, etrafı mermer kaplama küçük bir
kapıdan Hacı Bektaş Veli (1209-1271) türbesine girilmektedir. Mermer
kaplamaların işlemeleri arasında üç balık dört güvercin motifi vardır. Gök Eşik
diye adlandırılan kapının altında, türbeyi yapan mimar Derviş Sadık'ın
mezarının bulunduğu söylenir. Kesin olmayan bazı söylentilere göre de bu mezar
Kadıncık Ana'ya aittir. Ortasında yüksekçe bir sanduka bulunan Hacı Bektaş Veli
Türbesi, Külli'yenin en önemli yeridir. Türbenin duvar ve pencereleri işlemeli
puşidelerle süslenmiştir. Çiçek motifli kubbe aşab piramid şeklindedir.
Hacı Bektaş Veli Külliyesi dışında kalan ziyaret yerleri
Bektaş Çelebi Türbesi
Hacıbektaş Bala mahallesinde klasik kümbet şeklinde yapılmış türbede Hacı
Feyzullah Çelebi'nin oğlu Bektaş Çelebi'nin mezarı vardır. (1710-1761)
Şiirler'inde Şiri mahlasını kullanan Bektaş Çelebi'nin türbesi 18.yüzyıl
sonlarında yapılmıştır. Türbe 1906 yılında Cemalettin Çelebi tarafından restore
edilmiştir.
Atkaya
Hacıbektaş Bala mahallesindedir. Menkıbedeki anlatıma göre, Seyyid Mahmut
Hayrani'nin arslana binip yılanı kamçı ederek geldiğinin haber verilmesi
üzerine, Hacı Bektaş Veli'nin 'O canlıya binmiş, bizse cansıza binelim' diyerek
yürüttüğü kaya, Atkaya olarak anılmaktadır.
Çilehane
Hacıbektaş'a yaklaşık 2 Km. uzaklıktadır. Kulunç kayası, ünlü alıç ağacı,
Delikli Taş, Zemzem Çeşmesi, Veliyettin Çelebi türbesi buradadır. Hacı Bektaş
Veli'nin çile doldurduğu menkıbelerde anlatılan taşdan oyulmuş küçük bir
mağaradan adını alan Çilehane, Hacıbektaş'a gelen herkesin görmek istediği bir
yerdir.
Balımevi
Hacıbektaş Zir mahallesinde, ünlü Ak Pınar çeşmesinin biraz yukarısında,
Kadıncık Ana'nın babası İdris Hoca'ya ait olduğu sanılan üç odalı bir evdir.
Elbisesiz kalan Kadıncık Ana'nın sığındığı tandır, bahçe ile çevrili bulunan bu
evin içindedir.
Karahöyük
Ankara yönünden gelirken Hacıbektaş'ın girişinde bulunan yığma bir hüyüktür.
Menkıbelerde, Hacı Bektaş Veli'nin güvercin donunda buraya konduğu anlatılır.
Höyüğün içinde milattan öncesine ait tarihi kalıntılar bulunmaktadır. Ak Pınar
ve Hamur Kaya da buradadır.
Han Bağı
Hacıbektaş'ın güney yönünde 2 Km. uzaklıktadır. Dergaha vakfedilen Han
Bağı'nda, bir babanın yönetiminde çalışan dervişler dergahın sebze, üzüm, bal
ihtiyacını karşılaşıyorlardı.
Rıza
Zelyut’un yazı dizisinden alınmıştır.